Hz.
İlyâs (a.s)’ın Kur’ân-ı Kerîm de Zikredilmesi:
Hz. İLYÂS
(A.S)
“Şüphe yok ki,
İlyâs da (İsrail oğullarına) gönderilmiş peygamberlerdendi. (İlyâs,)
halkına:’Allah’a karşı gelmekten sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan
(Allah) ‘ı bırakıp Ba7 (putuna) mı taparsınız?’ demişti. ” (Sajfât:
37/123-125)
Hz. İlyâs (a.s)’ın Kur’ân-ı Kerîm de Zikredilmesi:
Hz. İlyâs (a.s)’nı
ismi, Kur’ân-ı Kerîm’in; En’âm Suresinin bir yerinde ve Saffât Suresinin iki
yerinde olmak üzere toplam üç yerinde geçmektedir. İki yerde ‘Ilyâs’ ifadesi,
bir yerde ise ‘İlyâsîn’ ifadesi geçmektedir.[1]
Yüce Allah İlyâs’rn
ifadesi ile şöyle buyurmaktadır. “ilyâs ‘a (llyâsîn ‘e) selam olsun. [2]‘
İbn Kesîr, İlyâsin
ifadesi iie ilgili olarak şöyle der: “Araplar, bir çok isimlerin sonuna
‘nun’ harfini eklerler. Örneğin; İsmail’e İsmâîlin, İsrail’e İsrâîn, İlyâs’a
İlyâsîn derler.[3]
Hz. îlyâs (a.s)’ın soyu:
Soy alimleri, Hz.
İlyâs (a.s)’rn soyu ile ilgili olarak şöyle derler: İlyâs b. Yâsîn b. Fenhâs b.
el Ayzâr b. Hârûn.
Tarihçi İbn Cerir
et-Taberî, Tarih’inde, Hz. İlyâs (a.s)’m bu soy zincirini tercih edip
nakletmiştir.[4] Fakat bir çoklarıda, Hz.
İlyâs için başka bir soy zikretmişlerdir. Yalnız İbn Cerir’in tercih ettiği bu
soy silsilesi ile ilgili bazı ihtilaflar vardır. Ancak bunların hepsi; Hz.
İlyâs (a.s)’ın, Hz. Harun’un zür-riyetinden oluşunda ve böylece soyunun Hz.
İbrahim (a.s)’a dayandığında ittifak etmişlerdir.
Hı. İlyâs (a.s),
kesinlikle İsrail oğulları peygamberlerindendir.[5]
Hz. İlyâs (a.s )’m Daveti:
Hz. îlyâs (a.s)’in
daveti, İbn Cerîr et-Taberî’nin, Ta-rih’inde, İbn İshâk’tan naklen özetle şöyle
geçmektedir:
“Hz. İlyâs (a.s),
İsrail oğullarını; putlara tapmaktan vazgeçmeye ve yalnızca bir Allah’a ibadet
etmeye davet edince, onu dinlemeyip ondan uzaklaştılar. O da:
– ‘Allahım! İsrâü
oğulları, davetimi dinlemeyip benden kaçtılar. Senden yüz çevirip başka şeylere
taptılar. Onlara verdiğin nimeti geri al’ dedi. Bunun üzerine Allah, ona:
‘Onlarm nzık işini, senin eline verdik. Bu
hususta söz senindir’ diye vahyetti. İlyâs:
‘Allahım! Onlara yağmur verme’ diye dua etti.
Bunun üzerine Allah, onlara, üç yıl boyunca bir damla yağmur yağdırmadı. Öyle
ki hayvanları ve ağaçları (susuzluktan) helak oldu. İnsanlar çok şiddetli bir
şekilde sıkıntıya düştüler…
Hz. İlyâs, onlara bu
bedduayı yapıp gözden kayboldu. Bulunduğu yere rızkı geliyordu. Bu nedenle
İsrail oğulları herhangi bir evden ekmek kokusu duysalar, İlyâs buradadır
diyerek içeriye girip Hz. İlyâs’ı arıyorlardı. Fakat her defasında Hz. İlyâs’ı
bulamayınca, ev halkına kötü davranıyorlardı.
Bir defasında Hz.
İlyâs, İsrail oğullarından bir kadının e-vine sığınmıştı. Kadının, Elyesa’ b.
Ahtûb adında hastalıklı bir oğlu vardı. Kadın, Hz. îlyâs’ı saklayıp onun
durumunu İsrail oğullarına duyulmamıştı. Kadının bu iyiliği karşısında Hz.
İlyâs, kadının oğlunun iyileşmesi için dua etmişti. Allah’ta o-nun duasını
kabul edip çocuğu hastalıktan kurtardı. Bunun ü-zerine çocuk, Hz. İîyâs’a
inanıp tasdik etti ve ona bağlandı. Hz. İlyâs nereye gitse, onu da beraberinde
götürüyordu.
Hz. İlyâs yaşlanmıştı.
Elyesa’ ise genç bir delikanlı idi… Hz. İlyâs, İsrail oğullarına:
– ‘Putlara tapmaktan
vazgeçerseniz, bu sıkıntıyı sizden kaldırması için Allah’a dua ederim’ dedi.
Bunun üzerine İsrail oğullan, putları kaldırıp attılar. Hz. İlyâs’da, onlardan
sıkıntının kalkması için Allah’a dua etti. Allah’ta onlardan sıkıntıyı
kaldırdı. Onlara bolca yağmur gönderdi. Bunun üzerine (ekinleri ve ağaçlarının
tekrar yeşermesi sebebiyle) şehirleri canlandı. Fakat onlar, eski hallerinden
dönmediler ve hakk’a da yapışmadılar. Hz. İlyâs, onların bu durumunu görünce,
kendi canını alması için Allah’a dua etti. Cenab-ı Allah’ta, onun bu duasını
kabul edip onun canım aldı ve onun ruhunu, kendi katma yükseltti. Bunun
akabinde Cenab-ı Allah, Hz. İlyâs’dan sonra Elyesa’yı İsrail oğullarına
Peygamber olarak gönder-di.[6]
İbn Kesîr de, Hz.
İlyâs’m daveti ile ilgili olarak şöyle der: “Hz. İlyâs, Şam’ın batı
tarafında bulunan Ba’lebek halkına Peygamber olarak gönderilmişti. Onlann, Ba’l
adım verdikleri bir putu vardı. Onlar bu puta tapıyorlardı. Kur’ân-ı Kerîm, onların
taptığı bu put ile ilgili olarak şöyle demektedir.
“(İlyâs,
Peygamber olarak gönderildiği kavmine:) ‘Allah ‘a karşı gelmekten sakınmaz
mısınız? Yaratanların en iyisi olan (Allah)’ı bırakıp putuna) mı taparsınız?
Sizin ve evvelki atalarınızın ilahı Allah’a (ibadeti terk ediyorsunuz? Öyle
mi?)’ demişti. (Saffât: 37/125-126)[7]
Bazı tarihçilerin
kaydettiğine göre; Hz. Süleyman (a.s)’dan sonra İsrail oğullarının ülkesi[8] M.O.
933’te ikiye bölündü:[9]
Biri, Hz. Süleyman’ın
sülalesinden gelen bir hükümdar tarafından yönetilirdi. Bu hükümdarların ilki,
Hz. Süleyman’ın oğlu Ruhbeâm’dır.
İkincisi ise, Hz.
Yûsuf un oğlu Efrâîm’in torunlarından biri tarafından yönetilirdi. Onların ilk
hükümdarı ide, Curbeâm’dır.
İsrail oğulları
devleti, Hz. Süleyman’dan sonra hükümdarlar ile ileri gelenler arasında devlet
yönetimiyle ilgili ihtilaflar çıkması ve aralarında küfür ile sapıklığın
yayılması sebebiyle dağıldı.
İsrail oğullarından
Ehâb adında bir hükümdar, (Sayda prensesi olan putperest) hanımının, kendi
kavminin (inancı olan) putperestliği İsrail oğulları içerisinde yaymasına göz
yumdu. Çünkü bu kadının kavmi, putlara tapıyordu. Böylece İsrail oğulları
içerisine putperestlik (tekrar) yayıldı. İsrail oğulları, Kur’ân-ı Kerîm’in de
bildirdiği Ba’l adında bir puta tapmaya başlamışlardı. Bunun üzerine Yüce
Allah, -davetini anlattığımız- Hz. İlyâs’ı, onlara Peygamber olarak gönderdi.[10]
Hz. İlyâs (a.s)’ın Ölümü:
Hz. İlyâs (a.s)
ölünce,[11]
Cenab-ı Allah, İsrail oğullarını düzeltmesi ve doğru yola getirmesi için onlara
Elyesa’ adında bir Peygamber gönderdi. Bunun üzerine Elyesa’ (a.s), onları,
(tapmakta oldukları putları bırakıp) bir ve kahhar olan Allah’a ibadete davet
etti.[12]
[1] Bununla ilgili olarak b.k.z: Eıfâm: 6/85; Saffât:
37/123, 130 (ç)
[2] Saffât: 37/130
[3] İbn Kesîr, el-Bidaye ve’n-Nihâye, 1/339
Muhammed Ali Sâbûnî,
Peygamberler Tarihî, Ahsen Yayınları: 665.
[4] İbn Cerîr et-Taberî, Tarîhur-RüsüI vel-Mülûk, 1/239
(ç)
[5] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 665-666.
[6] îbn Cerîr et-Taberî, Tarîhu’r-Rüsûl vel-Mülûk, 1/239-240
(ç)
[7] îbn Kesîr, el-Bidaye ve’n-Nihâye, 1/339 (ç)
[8] İsrail oğullarının kurduğu birleşik devletin üç
hükümdarı oldu. Tâlût (m.ö. 1020 1004), Hz. Dâvud (M.Ö. 1004-985) ve Hz.
Süleyman (M.Ö. 965-926). Bu hükümdarlar, Hz. Musa’nın yarıda bıraktığı işi tamamlayıp
Filistin’i tamamen ele geçirdiler.
[9] Hz. Süleyman’dan sonra Filistin devleti İkiye bölündü.
Bunlardan birincisi, Filistin’in kuzey bölgeleri ile Ürdün’ün önemli bir
bölümünü içme alan bu İsrail deflerinin başkenti, Sameriyye idi.İkincisi ise
Güney Filistin ile Âdum’u içine alan Yahûdiyye devletinin başkenti, Kudüs İd
[10] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 666-669.
[11] Görüldüğü üzere yazar, Hz. İlyâs (a.s)’ın, bedenen
Allah katına yükseldiği ve halen yaşamakta olduğu ile ilgili İsrâilî görüşü
kabul etmeyip öldüğü görüşünü savunmaktadır. Çünkü Hz. İlyâs’m, gök yüzüne
çıkarıldığı ile ilgili ol arak; Tevrat, ikinci Krallar, 2/11’e bakılabilmir.
Hz. İlyâs’m, normal bir insan gibi bu dünya dan gelip geçtiğini ifade eden
rivayetler, çok kuvvetli mantıkî deliller içermektedir. Bununla ilgili olarak
b.k.z: Doç. Dr. Abdullah Aydemir, İslamî Kaynaklara Göre Peygamberler, s.
229-230 (ç)
[12] Muhammed Ali Sâbûnî, Peygamberler Tarihî, Ahsen
Yayınları: 669.